Bakan Tunç: Çocukları suçta kullananın cezası artırılacak
Bakan Tunç: Çocukları suçta kullananın cezası artırılacak

ADALET Bakanı Yılmaz Tunç, 11. Yargı Paketinde çocukları suça sürükleyen, suçta çocukları araç olarak kullananlarla ilgili cezaların artırılmasına yönelik düzenleme olacağını belirterek, "Örgüt faaliyeti çerçevesinde çocuğa bir yeri silahla taratan, birini tehdit ettiren örgüt...
ADALET Bakanı Yılmaz Tunç, 11. Yargı Paketinde çocukları suça sürükleyen, suçta çocukları araç olarak kullananlarla ilgili cezaların artırılmasına yönelik düzenleme olacağını belirterek, "Örgüt faaliyeti çerçevesinde çocuğa bir yeri silahla taratan, birini tehdit ettiren örgüt yöneticisine yöneticilik suçundan dolayı verilecek ceza yarısından bir katına artırılabilecek. Çocuğu araç olarak kullanan kişilere 7 yıl 6 ay olacak alt sınırdaki hapis cezası 1/2 oranında artırılırsa 11 yıl 3 ay, 15 yıl olacak üst sınırdaki hapis cezası bir kat artırılırsa 30 yıl olabilecek" dedi.
Adalet Bakanlığı tarafından Antalya'da düzenlenen 'Yargı Teşkilatı Toplantısı'na katılan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, gazetecilerle bir araya geldi. Bakan Tunç, adalet sistemiyle ilgili bir dezenformasyonun, adalete güvensizliğe neden olacağını söyledi. Bu dezenformasyonu yapanların amacının da bu olduğunu aktaran Bakan Tunç, "O güvensizlik oluşsun ve bundan hükümet zarar görsün. 'Ceren Özdemir'in katili açık cezaevine çıktı. Yakında topluma karışacak' diye. Herkesin tanıdığı bir gazeteci yayın yaptı Youtube'dan. Sonra bu konuyu araştırdık. Adam hala yüksek güvenlikli cezaevinde, çıkması mümkün değil. Ama ne oldu o yayın? Milyonlarca kişiye yayıldı. Tabii, ne oluyor o zaman? Adalete güven zedeleniyor. Vatandaşlarımızın adalete güven duygusunun zedelenmemesi lazım. Bazı basın mensupları var ki konuyu gazeteciliğin ötesine taşıyor. Başka bir amaç taşıyor. O, onun bir dezenformasyon olduğunu, yalan haber olduğunu aslında biliyor. Her meslekte olduğu gibi yargının içerisinde yanlış yapanlar da olabilir. Ama bunun sistem içerisindeki ayrışmasını gene yargı kendisi yapar. Özellikle yargıya güveni sarsmaya yönelik birtakım propagandalar da yapılıyor" diye konuştu.
'SUÇ ÖRGÜTLERİ ARTIK İNTERNET ÜZERİNDEN ÖRGÜTLENİYOR'
Suç örgütlerinin artık internet üzerinden örgütlendiğini vurgulayan Bakan Tunç, İzmir'de 3 polisin şehit olduğu olayı hatırlatarak, "16 yaşındaki bir çocuk bunu yapan. Bu çocuk kendi içine kapalı, ailesinin haberi olmadan bilgisayar başında resmen bir eğitim almış. Eğitim verenleri de tanımıyor. Tamamen dijital ortamda, internet ortamında görüştüğü, suratını görmediği, yazışmalardan etkilenip kendisini adeta bir örgüt mensubu gibi görüyor. En son yaptığı paylaşımda, 'Gideceğim, katliam yapacağım' diye mesaj atıyor. Babasının silahını alıyor ve polislerimizi şehit etti. Burada hem bu tür suçlar hem uyuşturucu ticareti, sanal bahis, yasa dışı bütün faaliyetler, dolandırıcılık, kripto para internet ortamında yapılan eylemler. Gerçek hayatta bunları kovalamak daha kolay ama dijital ortamda bunların izini sürmek kolay değil" dedi.
SİBER SUÇLARA KARŞI BM SÖZLEŞMESİ
Bakan Tunç, bu durumun bütün ülkelerin problemi olduğunu belirterek, "2 hafta önce Vietnam'daydık, Siber Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ni imzaladık. Bu suçlar sadece ülke sınırında değil, ülke sınırını aşıyor. Dolayısıyla, ülkelerin tek başına mücadele etmesi mümkün değil. O zaman oturup bir sözleşme yapalım, bu konuda yasalarımızı düzenleyelim, birlikte mücadele edelim düşüncesi hasıl oldu ve biz 80 ülkenin bakanı Vietnam'da bir araya geldik. İlk imzalayan ülkelerden biriyiz. Bizim 11. Yargı Paketinde bilişim suçlarıyla ilgili düzenlemelerimiz var. Bilişim yoluyla işlenen suçların önlenmesi, internet yoluyla işlenen suçların önlenmesine dair bir kanunumuz var ama o kişilik hakları, sosyal medyadaki erişimin engellenmesi gibi konuları düzenliyor. Sanal ortamda suç tespit edebilmek için, nasıl sokakta gece bekçiler var, polis devriye geziyor, siber polislerin de sanal ortamda gezmesi lazım. Nasıl açık alanda güvenliğe önem veriyorsak, siber alemde de güvenliğe önem vermemiz lazım" dedi.
Yeni nesil suç şebekelerine dair konuşan Tunç, "TCK 220'de yer alan düzenlememiz var. Milletvekillerimiz şu anda bunu teklife daha dönüştürmedi. 11. Yargı Paketinde olacak. Çocukları suça sürükleyen, suçta çocukları araç olarak kullananlarla ilgili cezaların artırılması söz konusu. Teklifle örgüt kurmak, yönetmek ve örgüte üye olmak suçlarının hapis cezalarının alt ve üst sınırları artırılmaktadır. Örgüt kurma ve yönetme suçunun cezası 4 yıldan 8 yıla kadar hapis iken 5 yıldan 10 yıla, örgüt üyeliği suçunun cezasının üst sınırı 4 yıl hapis iken 5 yıla çıkarılacak. Buna göre silahlı bir örgütü yöneten kişiye 5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası verilirken, teklife göre 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapis cezası verilebilecek" diye konuştu.
'ÇOCUKLARI SUÇTA KULLANANIN CEZASI ARTIRILACAK'
11. Yargı Paketi'nde çocuklarla ilgili maddelerin yer aldığını belirten Bakan Tunç, "Örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarda çocukların araç olarak kullanılması halinde, örgüt yöneticilerine verilecek cezanın yarısından bir katına kadar artırılacak. Örgüt faaliyeti çerçevesinde çocuğa bir yeri silahla taratan, birini tehdit ettiren örgüt yöneticisine yöneticilik suçundan dolayı verilecek ceza yarısından bir katına artırılabilecek. Çocuğu araç olarak kullanan kişilere 7 yıl 6 ay olacak alt sınırdaki hapis cezası 1/2 oranında artırılırsa 11 yıl 3 ay, 15 yıl olacak üst sınırdaki hapis cezası bir kat artırılırsa 30 yıl olabilecektir. Mevcutta çocuğu araç olarak kullanma diye bir suç yoktu" dedi.
'ÖZGÜR ÖZEL ALGI ÇALIŞMASI YAPIYOR'
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in son günlerde yaptığı açıklamalarla ilgili konuşan Tunç, "19 Mart'ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilgili başlayan soruşturmaların başından itibaren tamamen konuyu, sanki bunlar bir adli soruşturmalar değilmiş, tamamen siyasi amaçla yapılmış soruşturmalarmış gibi algı çalışması yapıyor. Beşiktaş iddianamesi var, İBB Başkanının yaptığı, suç teşkil ettiği iddia edilen suçlamalar var. Bunların esasıyla ilgili herhangi bir şey söylemiyor, tamamen suçlamaları reddediyor, bu doğru değil. Bunu yaparken de yargı mensuplarına hakaret ediyor, tehdit ediyor. Bunlar kabul edilebilecek bir şey değil. Soruşturmaların sonucunu beklersiniz. Bu konuda iddialarla ilgili konulara açıklık getirirsiniz" dedi.
Bakan Tunç, Özel'e yönelik eleştirilerine şöyle devam etti:
"İstanbul İl Başkanlığı ile ilgili topladığınızı iddia ettiğiniz valiz dolusu paraları nereden aldığınızı, nasıl toplandığını, kimlerin buraya getirdiğini gündeme getirmiyorsunuz. Sanki hiç ortada suç yokmuş, haksız bir şekilde üzerine gidiliyormuş bir algı oluşturuyor. Yargılama aşamasında, iddianame ortaya çıktıktan sonra yargılama yapılacak. İlk derecede de iş bitmiyor. Bunun istinafı var, itiraz süreçleri olacak, Yargıtay'ı var. Tüm bu süreçler yargı mekanizması içerisinde yürüyecek konular. Ama tabii, olayı farklı bir tarafa çekerek, özellikle kamuoyunu bu davalar bakımından etkilemeye çalışan bir siyaset izleniyor. Bu doğru değil."
'ÜLKEMİZ TERÖRLE MÜCADELEDE ÇOK ENERJİ KAYBETTİ'
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'yla ilgili konuşan Tunç, "Ülkemiz, terörle mücadelede gerçekten çok enerji kaybetti. 41 yıl geçti. Şehitler verdik, trilyonlarca kaybımız oldu, ülkemizin gelişmesinin ve kalkınmasının önünde çok büyük engel oldu terör. İstiyoruz ki bundan sonra terör diye bir problemimiz kalmasın. Teröre zemin hazırlayan, o teröre mazeret olarak gösterilen bütün unsurları ortadan kaldırdık. Demokratikleşme adımlarının atılması, Kürtçe yasaklarının kaldırılması zaten İmralı'nın çağrısında da bunlar ifade ediliyor. 'Artık bir anlamımız kalmadı. Demokrasi için, demokratikleşme için, kimliğimizin var olması için mücadele ettik ama şu anda Türkiye oraları aştı' diyor" dedi.
Devlet Bahçeli'nin grup toplantısında yaptığı çağrının tarihi bir çağrı olduğuna değinen Tunç, sözlerine şöyle devam etti:
"Cumhurbaşkanımızın hem Ahlat'ta ondan önceki konuşmalarıyla da bütünleştiği iç cephe vurgusu, milli birlik, kardeşlik vurgusu tüm bunlarla beraber yaklaşık işte 1 yıl geçti. Bu 1 yıllık süre içinde terör örgütü İmralı'da açıklama yapıldıktan sonra kendini feshetti. Silahları yakmayla ilgili bir görüntü gördük, çekilmeyle ilgili açıklamalar oldu. Meclis'te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu da geniş kesimleri dinledi. Meclis'in yüzde 90'ının temsili sayesinde orada geniş bir mutabakat var. Bizler de Adalet Bakanlığı olarak bu süreci destekleyen, bu süreci kolaylaştıran, idari uygulamalarla neler yapıldığını komisyona anlattık."
'TERÖR ÖRGÜTÜ SİLAH BIRAKIRSA KANUN ÇIKACAK GİBİ PAZARLIK SÖZ KONUSU DEĞİL'
Mevcut mevzuat kapsamında yapılan çalışmaların çoğunun kamuoyuna yansımadığını aktaran Bakan Tunç, "Gerek hasta hükümlü ve tutuklularla ilgili endişelerin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar, gerek idare ve gözlem kurullarının, cezaevlerinde iyi hal değerlendirilmesine ilişkin yaptıkları çalışmalar. Sürecin kolaylaştırılması konusunda yapılan çalışmaları anlattık. Bir pazarlık değil, sürecin getirdiği adımlar olabilir. Yani terör örgütü silah bırakırsa kanun çıkacak gibi pazarlık söz konusu değil, böyle hukuk devleti olmaz. Böyle bir pazarlık sürecine devlet girmez. Rapor hazırlayacak ve orada çizilecek yol haritası çerçevesinde yasal düzenleme gerekiyorsa zaten Meclis bu konuda adım atacaktır. Burada özellikle milletimizin hassasiyetleri bizim için önemli. Bu sürecin onları rahatsız edecek bir noktaya gelmemesi önemli. Bu konuda özellikle hassas davranarak milletimizin isteği doğrultusunda yol alacağız" dedi.
DEMİRTAŞ AÇIKLAMASI
AİHM'nin Selahattin Demirtaş hakkında verdiği karara ilişkin Bakan Tunç, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin tek kararı değil bu. Öcalan kararı da var geçmişte, Kavala kararı da var. Bakanlar Komitesi'nde görüşmeleri devam edenler de var. Burada Demirtaş ile ilgili dava Kobani Davası. Bir kısım sanıklar süreli hapis cezaları ve beraatler de almıştı. Kobani olaylarının azmettiricisi açılan dava 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde sonuçlanmıştı. Şimdi bu Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesinde görülüyor. Burada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin özgürlük ve güvenlik hakkı ihlal edildiği iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Sözleşmesi'nin 5'inci maddesinin ihlal edildiği gerekçesiyle yapılan başvuruyu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2. Dairesi ihlal kararı verdi. Daire kararı şu anda Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesi tarafından değerlendirilecek. İlk dereceden hüküm verildi, bu hüküm istinafta hüküm özlü olarak devam ediyor. Yani dolayısıyla buradaki değerlendirme şu anda mahkemenin önünde. Mahkeme ne karar verecek hep beraber bekleyeceğiz" dedi.
Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymayan bir ülkeymiş şeklinde bir genelleme yapıldığını belirten Bakan Tunç, "Bu doğru değil. Bütün ülkelerin uymadığı kararlar var. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf olan ülkelerin karara uyma ortalaması yüzde 79. Türkiye'nin uyma oranı ise yüzde 91. Türkiye'de bazı davalar, özellikle dışarıdan da çok siyasallaştırılıyor. O siyasallaştırılan davalar öne çıkarılarak, sanki Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının hiçbirine uymuyor gibi bir algı çalışması yapılıyor" diye konuştu.
'DARBECİLERİN YAZDIRDIĞI ANAYASAYLA YÖNETİLİYORUZ'
Yeni bir Anayasa'nın Türkiye için önemli olduğunu vurgulayan Tunç, "Türkiye Yüzyılı, Cumhuriyetimizin 2'nci yüzyılına girdik. 'Artık darbeler devri kapanmıştır' diyoruz. Darbecilerin yazdırdığı bir Anayasayla yönetiliyoruz. Milletin temsilcileri tarafından yazdırılan bir anayasa değil. Millet oy verip kabul etmek zorunda kaldı ama bir an önce demokratik siyasi hayata geçebilmek için kabul ettiği bir anayasa. Sadece darbeciler tarafından yazdırılmış olması bile tek başına Anayasanın değişmesi için yeterli bir sebeptir. Anayasaya yamalı bohça gibi 177 madde var, 180 değişiklik var. Maddeden fazla değişiklik yapılmış. Bizim amacımız hem yeknesaklığı oluşturmak, sonradan oluşan kurumların diğer maddelerle uyumunu sağlamak, yeni krizlere yol açmamak, hem de demokratik, sivil, katılımcı bir anlayışla yeni anayasayı milletin temsilcileri ile yazıp millet tarafından onaylanmasını sağlamak" dedi.
Yeni bir Anayasa'nın Türkiye Cumhuriyeti'nin 2'nci yüzyılının başlangıcında çok büyük kazanç olacağını belirten Tunç, şunları söyledi:
"Temel hak ve özgürlükleri önceleyen, her kesimin kendini içinde bulduğu bir toplum sözleşmesi hüviyetinde bir anayasayı bu ülke yapabilir. İç Hizmet Kanunu 35'inci maddeyi hep darbelere gerekçe gösterirlerdi. Biz bu maddeyi 14 Temmuz'da yürürlükten kaldırdık. Ertesi gün darbe kalkışması oldu. Milli Güvenlik Kurulu'nun yapısı, Yüksek Askeri Şura'nın yapısı, askeri yargının kaldırılması bunlar çok demokratik adımlar. Artık topyekun Millet Meclisi'nde milletvekillerimizin uzlaşmasıyla bir anayasa yapalım. Terörsüz Türkiye konuştuğumuz şu ortamda, milletvekillerimiz yeni anayasa çalışması içerisinde olursa ve bu konuda uzlaşma sağlanırsa inşallah milletimize olan borcumuzu yerine getirmiş oluruz."